Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kursum başlarken

Bariyersiz hayat danışmanlığı sertifika programı bugün itibariyle başladı. Dün Halloween Partimiz olduğundan dolayı bugün derse katılmıyorum. Bugün tanışma günü olduğu için ders kaçırmış olmuyorum. Çünkü geçen hafta Salı günü tanışma işini yaptım. Bu program özel ders gibi. Her programa sadece 7 kişi katılabiliyor. Bu yüzden yer bulabildiğim için çok şanslıyım. İnşallah sertifikayı da alırım da dualarınız boşa gitmez .

İyisin tabiii

Hayatımın müzik dinleyerek geçtığini düşünen takipçilerime açıklamak istiyorum. Genelde daha doğrusu sadece hiçbir işim olmayıp evde boş boş oturduğum zamanlarda akıllı telefonlarda kullanılabilen karnaval uygulamasından müzik dinliyorum. Bu aralar en çok duyduğum ve çok beğendiğim şarkılardan biri Ben o kadar emin olamam Bugünden yarına rahat duramam Aşkı duvarıma süs yapamam Yok sayamam diyen ‘İyisin tabi’ bir Deniz Seki şarkısı. Yılını hatırlamıyorum ama bir şarkı yarışmasında birinci olduğu gün geldi aklıma. Ay yaşlanıyorum kırışıklarım artmadan marketten bir zaman makinesi alayım .

Gitsin kilolarr

Bendeniz rahatsızlığımdan önce 67,8 bilemediniz 67,9 kilo idim. Rahatsızlığımdan sonra hem tekerlekli sandalye kullanıcısı olmam hem de kortizonlu ilaçlar nedeniyle 94 kiloya kadar çıktım. Tatlıyı oldukça azaltarak hatta neredeyse keserek o kilodan 80 kiloya kadar düştüm. Şimdiki hedefim 75 kiloya inebilmek. Bu hedef uğrunda çok sevdiğim kabak tatlısını bile yemiyorum. Hırslıyım oldukça yani

Sıkıldım...

Kahvemin keyfi dans günlerinde Cumartesi gezmesi olarak Schwutz’a gittim. Taş çatlasın 20 ya da 30 dakika kaldığım mekanda sadece bir şişe alkolsüz bira içip birkaç kez totomu sallama suretiyle dansettim. Sonra o kadar yolu boşuna gitmişim diyip sıkılıp eve döndüm. Eve döndüğümü annem fark etmemişti çünkü uyuyordu. Ama ben üstümü örtemeyince ve ‘anne anneeeeeeeee’ diye bağırınca uyandı ve üstümü örttükten sonra tekrar yatağına geri döndü .

THE ONE

Resim
Kahvemin keyfinde parti parti partizani günleri. Sevgili kahvemin keyfini okurken içinden hoplayıp zıplamak, salla salla yer yerinden oynasın yapmak isteyen takipçilerim. Bildiğiniz gibi haftada iki kere eşcinsel danışma merkezine gidiyorum. Bir keresinde revüye beş euroya giriş kartı isteyen var mı diye sordular. Elbette ben istedim :)   The One adlı revüye sadece beş euro ödemek suretiyle annem, asistanım Günter ve ben beraber gittik.  Çok eğlendiğimi söyleyeyim mi siz mi tahmin edersiniz ??? Muhteşem bir organizasyon. 1900 kişilik kocaman bir salonda yapılan gösteri… Benim ilk revümdü. Açıkçası Revü deyince kadınların açık saçık giyindiği, erotik şov gelmesin aklınıza. Daha çok akrobasi türünden bir gösteriydi.  https://www.facebook.com/upleil/videos/10155725902425279/

Yeni çalışmalar.

Neler neler yapıyorum bu aralar. Haftada bir spor salonuna gidiyorum. Berlin’deki spor salonları hem bana hem de her bir asistanıma sözleşme yapmak istedikleri için uzun süredir spor salonu bulmakta ve spora gitmekte sorun yaşıyordum. Haftada bir hasta jimnastiğine gittiğim hastanede küçük bir spor salonu var. Orası asistanla gitmemde  sorun çıkarmadığı için spor yapmaya oraya gidiyorum . Sanırım tekrar fitnesse başlamamın etkisi ile otobüs durağından eve kadar yürümeye çalışıyorum. Çok yorgun olduğumda değil ama kendimi iyi hissettiğimde tabi :) Şimdilik 3-4 kere yürüdüm. Ama çalışmaya devam.

AHA'da parti

Resim
Hep terapi hep gezme hep iş güç olmaz biraz da eğlenelim değil mi ama??? Geçen hafta AHA adlı gece kulübünde erotik partide bir dağıtmışım ki sormayın. Yok canım fesatlığa gerek yok. Sadece flört etmeden duramıyorum. Siz diyin üç ben diyeyim beş kişiyle flört ettim. Hepsi de çok tatlılardı. Galiba tatlı oldukları için hepsi de önceden kapılmışlardı. Ay delilere bakın madem sevgiliniz var benimle niye flört ediyonuz ama yaa. Ayıp denen bir şey kalmamış valla :)))

Müzik

Şimdi fark ettim ki dinlediğim kişilere İlyas Yalçıntaş’ı ve Oğuzhan Koç’u yazmamışım. Onlara da bayılıyorum. Hele İlyas Yalçıntaş… Bence kendisi geç keşfedilmiş bir cevher .

Halloween hazırlıkları

31 Ekim’de annemle oturduğum Spandau’daki evimizde ikinci partimizi yapmayı düşünüyoruz. Aslında düşünmeyi geçtik, yapacağız demeliyim. İlk partimiz Berlin’e taşınmamızı kutlama amaçlıydı. Oldukça kalabalık ve eğlenceliydi. Emin değilim ama umarım ikincisi de öyle geçer. Şimdilik geleceği kesin olan birkaç kişi var. Mesela Hdp Eskişehir milletvekili adayı Barış Sulu, engelli hakları danışmanı ve bana bir sürü konuda yardımı dokunan Bilal Kir, daha belli değil ama Öteki Erkekler kitabının yazarı Aras Güngör gibi. Dilerim ikinci partimiz de çok kalabalık olur .

Sertifika istiyorum.

Daha sertifika alıp almayacağım belli değil ama üç ay sürecek olan bariyersiz hayat sertifika programına kesin kaydımı yaptırdım. Bu programı biraz anlatayım da kısım kısım kıskanın ayol. Diyelim ki bir mağazaya gittiniz ve basamaklı giriş yüzünden mağazaya giremediniz işte o anda ben giriyorum devreye. Mağazaya diyorum ki bu basamakları yıktırıp rampa yaptırırsan tekerlekli sandalye kullanıcıları da sizden alışveriş yapabilirler ve kendilerini dışlanmış hissetmezler, diyorum. Umarım anlatabilmişimdir. Kasım ayında başlayacağım ve bu program üç ay sürecek. Çok heyecanlıyım. 

Yo yo yo...

Bu aralar  karnaval uygulamasında kimlerin şarkılarını çalarlarsa onları dinliyorum. Elbette hepsini beğenmiyorum ama bu aralar Aydilge'nin Yo yo yo adlı şarkısını, Ebru Yaşar'ın Ben ne yangınlar gördüm şarkısını hem çok sık duyuyor hem de oldukça beğeniyorum.

Okullu oldum.

Öğrenmenin yaşı yoktur diyen emice kimdi bilmiyorum ama o kadar yıl okula gittim daha da gitmem demiyor ve kasım ayında bariyersiz hayat danışmanlığı sertifika programına gidiyorum. Bu program ne mi? Ben de emin değilim ama anladığım kadarıyla şöyle diyelim ki bir avm'ye gittiniz girişinde basamaklar olduğu için içeriye giremediniz. AVM size bakıyor siz avm'ye. Bariyersiz hayat danışmanı diyecek ki yetkili kişiye bu merdivenleri yıktırın, rampa yaptırın. Böylece daha fazla müşteriniz olur, engelli müşterileriniz de sıkıntı çekmemiş olur falan fişman. 

Müzik, Karnaval, Ben

Haydi şimdi eller havaya sevgili kahvemin keyfi takipçileri. Türkiye’den Almanya’ya yerleştiğimiz için hem sinema hem müzik hem de kitap dünyasından epeyce uzak kaldım. Neyse ki akıllı telefonlar için karnaval adlı uygulama var da müzik dünyasından az bucuk hala haberdarım. Bu aralar en çok sanırım adı Berksan’dı, Bağır avaz avaz mıdır nedir şarkının adı, işte o şarkıya bayılıyorum. Uzun süredir güzel konuştuğum ve karnaval sayesinde müzik camiasından haberdar olduğum için bir radyo istasyonunda müzik programı yaparak para kazanmak ve kendimi az da olsa faydalı biri gibi hissetmek istiyorum. beni işe alana sahanda yumurta yaparım hahaha .

Hayali Hacivat

Resim
İki yıl aradan sonra yine İstanbul'a gittim ve Almanya'da olmadığı için yiyemediğim ne varsa yedim içtim :) Bugün sizlere yediğim içtiğim değil gitmekten çok keyif aldığım bir cafeden bahsetmek istiyorum.  Hayali  Hacivat  Beşiktaş Yeniyol Sokakta personelinin oldukça sempatik, cana yakın ve sevimli olduğu cafenin en çok beğendiğim şeyi dekorasyonu oldu. Duvarlar boydan boya Türk sinemasının unutulmaz isimlerinin fotoğraflarıyla kaplı olan cafenin kesinlikle tatmanızı önerdiğim lezzeti ise İrmikli Sufle Fiyatların da oldukça uygun olduğu cafe arkadaşlarımla buluşmak için tercih ettiğim tek mekan oldu bu sene.  Yolunuz düşerse muhakkak uğrayın ve benim için bir İrmikli Sufle yemeden kalkmayın derim. Elbette bir de selamımı söyleyin. :))

Adım adım...

Büyüyor muyum ne? Sevgili Kahvemin keyfi takipçileri bildiğiniz gibi bendeniz Hastalığımdan beri annemle yaşıyorum. Annem geçtiğimiz hafta Perşembe günü Berlin'e otobüsle sekiz saat uzaklıktaki Mannheim şehrine arkadaşını ziyarete gitti ve bugün döndü. Bir nevi yalnız oturma alıştırması gibi bir şey anlayacağınız. :))

Alışamadım... Sanki Alıştım... Çok Özlüyorum...

Müzik ruhun nesiydi? Gıdasıııı. Evvet bildiniz. Kör olmak çok zor. Çok şükür alıştım sayılır. Ama öyle çok özlüyorum ki görebilmeyi anlatamam. Biliyorum daldan dala oldu ama bazen işte kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Bazen gerçekten alıştığımı hissediyorum ama bazennn ah  bazenler. İşte onlar zor. O zaman dayanamıyorum. Neyse tatildeyim yahu. Ben kimleri dinliyorum yazacaktım :)) Bu aralar Berksan, Aleyna Tilki ve Buray dinliyorum ve şarkılarına bayılıyorum.

Can Yaman

Türkiye tatilim süresince bloğumla ne kadar ilgilenebilirim bilemiyorum ama tabi ki günlerimin nasıl geçtiğini kısa kısa da olsa aktarmaya çalışacağım. Malum ilk günler ama serde tez canlılık var. Stres oldum hemen kimselerle görüşemeyecek miyim acaba diye. Tamam prensesim, canım, aşkım, meleğim ile süper vakit geçiriyorum ama tabi arkadaşlarımı da görmeyi istiyorum. Kimse beni özlemedi derken bugün Can Yaman geldi. Çok güzel vakit geçirdim. Çok da özlemişim. Açılışı yaparak beni gerçekten çok mutlu ettin Can.Teşekkür ederim. ;) Yarın .oook eskiden beri tanıdığım Bigudi adlı gece kulübünün sahibi Adar Bozbay ile buluşacağım. Beşiktaş Ekinciler Pastanesi geleneksel randevu yerim :) Hem rahat sohbet ediyoruz hem de çok lezzetli şeyler var.

Protez mi? Nein!

Geçenlerde ortopedi randevum olduğundan bahsetmiştim. Çekilen röntgen sonrası tekrar gittik ve fikirlerini aldık. Biz kalça protezini olabildiğince geç yaptırmak istiyorduk. Protez işi riskli ve en fazla iki kere değiştiriliyor falan diye duymuştuk. Ancak doktor protez takılamayacağını söyledi. Kalçamın iyi olduğundan değil, ne yazık ki protez takılamayacak kadar kireçlenmiş olduğundan. Anlayacağınız kalçayla ilgili bir iyileşme mümkün değil. Kötüye gitmemesi için aktif olmam ve sürekli terapilere devam etmem gerekiyor. Kireç ilerlemezmiş ama hareketsizleşirsem vücut donarmış. Bu da demek oluyor ki daha çok gezip tozmalıyım herhalde galiba sanırsam :))

Ezel Akay

Sanat sepet işlerine filmlerle devam edelim. Facebook'ta görüp eklediğim ama kendisi olduğunu düşünmediğim, Messengerda sesini duyunca o olduğunu anladığım Neredesin Firuze filminin yönetmeni Ezop lakaplı Ezel Akay'dan bahsetmek istiyorum. Kendisi Berlin'de Kreuzberg'te bir restoran açmayı düşünüyormuş. Ya konuştuğun kişi Ezel Akay değildir başkasıdır diyenlere bir tespitte bulunmak istiyorum. Bir görme engellinin seslerle arasının ne kadar iyi olduğunu sakın test etmeyin şaşırırsınız ;) 

Tatlışlarım Sıdıka ve Şimşek

Resim
Kahvemin keyfinde cillop günleri sevgili arkadaşlar. Bildiğiniz üzere iki kedimiz var bizim. Anne oğul. Anne Sıdıka, oğul Şimşek.  Şimşek tam bir güzellik ve sevimlilik abidesi.  Annemin rahat rahat su içsinler diye banyoya koyduğu su kabına pelüş oyuncağını atıp kendince yıkayıp tekrar çıkartıyor. Ahanda tertemiz oldu deyip benim yanıma kendini okşatmaya geliyor.  Şimdiden özledim tatlışları.

Kilolar kilolar...

Kahvemin keyfinde formumuza dikkat etme zamanı sevgili takipçilerim. Rahatsızlığımdan sonra hem kullandığım kortizonlu ilaçlar hem de tekerlekli sandalye kullanıcısı biri haline gelmem yani hareketlerimin kısıtlanması nedeniyle 94 kiloya kadar çıkmıştım. Bir adama aşık oldum. Kendisi çok sportif olduğu, haftada beş gün spor yaptığı için benim kilo vermemi istemişti. Onun için önce doksanının altına düştüm, sonra seksenbeşin altına düştüm. Son hasta jimnastiğinden sonra tartıldım 79.8 kilo olmuşum. Şu anda göbeğim nerdeyse hiç kalmadı. Ama hedefim yetmiş beşe düşmek. Umarım başarırım .

Hasret bitti

Sadece iki haftalığına da olsa İstanbul'a geldim sevgili takipçilerim. Beşiktaş'ta oturan Melike ablamlarda kalıyorum. Umarım bir sürü arkadaşımla görüşme fırsatım olur.

Sıkıcı ama gerekli

Kahvemin keyfinin fevkaladenin fevkindeki takipçileri. Dün bütün asistanlarımın katılmasının şart olduğu ve ayda bir kez yapmamız gerekli olan ekip toplantısı vardı. Açıkçası engelli mengelli ama bir sürü asistanı var da herif ekip toplantısı yapıyor diye imrenenlere duyurayım toplantı çok sıkıcı geçiyor. Toplantının ana konusu gelecek ay bir arkadaşını ziyaret etmek için başka bir şehre gidecek olan annemin yokluğunda yalnız kalmam için saat ayarlaması yapıldı ve elbette annemin ilgilendiği ilaç, yemek falan fişman konuşuldu. İlaçları sürekli aldığım ve de hayatım boyunca almam gerektiği için aksatmamaya çalışıyorum. O yüzden annem ilaçları nasıl ne şekilde alacağım konusunda açıklama yaptı. 

İltifat olarak kabul ettim :)

Resim
Kahvemin keyfinde sizlerle hoş bir anımı paylaşmak istiyorum. Goslar'dan Berlin'e geldiğimiz bir seferde, bu arada trenle gidiyoruz çünkü Almanya'da trenle ulaşım çok yaygın ve tekerlekli sandalye kullanıcısı olmanız sorun değil, enteresan bir yolculuk geçirdik. Neyse sadede gelelim sık sık insanlara adlarını sorduğumu biliyorsunuz. Bir kadın vardı benim annemle yolculuk ettiğim vagonda. Adını sordum. Bir de küçük bir kız çocuğu, onun kızı olup olmadığını sordum. Onun kızı olduğunu söyledi. Kızla muhabbet etmeye başladım. Önce adını sordum. Kimberley'miş. Daha sonra yaşını sordum. Üç buçuk yaşındaki Kimberley sık sık elbisem çok güzel bak deyip bana elbisesini gösteriyordu. Ağabey kör elbiseni göremez denen küçük kız hepimizi güldüren cevabı sayesinde günümün çok güzel geçmesini sağladı. Hala ara ara keşke tekrar karşılaşsam Kimberley ile dediğim küçük kızın cevabı şuydu: Ama gözleri tıpkı bir ayı gibi bakıyor. 

Herşey sağlık için...

Eskiden sık sık başım ağrıyordu. Annem doktora git oğlum doktora git oğlum deyip duruyordu. Yok bugün çok işim var, yok bugün çok ağrımıyor deyip durdum. Sonra inanılmaz şekilde değişti hayatım. O yüzden artık geç olsa da sağlık söz konusu olduğunda çok önem veriyor ve randevularımı asla aksatmıyorum. Her üç ayda bir düzenli olarak gittiğim nörolog randevumda doktor her şeyin yolunda olduğunu söyledi ve ilaçlarımdan birinin dozajında hatırı sayılır bir indirim yaptı. Kilo vermemi zorlaştıran bu ilacın dozajı azaldığı için artık daha kolay kilo vereceğimi umuyorum. 

Arkadaşlar...

Hayat eş dostlarla güzel bence sevgili kahvemin keyfi takipçileri. Geçen hafta Cumartesi belki on yıldır belki daha uzun bir süredir tanıdığım HDP Eskişehir Milletvekili adayı Barış Sulu ve Öteki Erkekler kitabının yazarı Aras Güngör ile Hermannplatz adlı Cafe'de buluştum.  Havanın güzel olmasını fırsat bilip dışarıda oturduğum gün ile ilgili bir gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum. Barış Sulu ile çok önceden tanışıyoruz ama kendisi de benim gibi Berlin'e taşındığından beri daha samimiyiz. Bugün Aras kendi yazdığı Öteki Erkekler adlı kitabı okumaya başladı bana. Daha sadece giriş bölümünü dinlediğim kitap çok hoşuma gitti. Sanırım Barış ve Aras'la sık sık buluşmalıyım ki kitabı bitirebileyim :)) yoksa sadece rüyamda bitirebilirim. Bu arada Öteki Erkekler kitabını Getem'e seslendirmek isteyen olursa çok teşekkür edeceğim ;)

Tatlı mıyım ne??

Resim
Bugün İngiltere Londra'dan Berlin'e yerleşen asistanım Max ile Kreuzberg'te bulunan Süd Bloc k'a gittim.  Denizden babam çıksa yerim der ya bazıları ben de deniz mahsullerini o kadar çok seviyorum ama sanırım babam çıksa yemem :) Kılçıkları var babamın. ;) Şaka bir yana yine Kalamar yedim ve yine bayıldım.  Birkaç ay önce ilk asistanım Marcus ile oraya gitmiş ve Kınay adlı çok tatlı bir hanımla tanışmıştım. Bildiğim kadarıyla mutfakta çalışıyor kendisi. Yani ben öyle sanıyordum. Öyleymiş ama ben eksik biliyormuşum. Tatlıları bu Kınay adlı datlı mı datlı abla hazırlıyormuş. Beni çok sevmiş olacak ki bugün yarına hazırladığı halde sütlaç yememe sesini çıkarmadı ve sonradan asistanımdan öğrendiğime göre sütlacı hesaba katmamış. Sevecen ve sevimli olmamın meyvelerini topluyorum galiba;)))

Germensdorf

Resim
Yiyelim içelim bol bol güzel kahvaltılar edelim. Size süpsüper bir haberim var. Germensdorf'ta bulunan Dinopark'a gittik.    Gölde yüzen ördeklerden tutun korkak korkak dolanan ceylanlara kadar bir sürü hayvan vardı. Serbestçe dolaşan ceylanların arasında gezinmek, onlara yem vermek ve sevebilmek çok keyifliydi. Ceylanların ürkekliği anlatılır hep. Gerçek olduğu ise kesin. Korkularından elinizden yem almaya bile çekinen sevimli şeylere sözden anlayacak yaşta olduğunu düşündüğüm, annesinin adam gibi müdahale etmemesi sebebiyle ceylanları kovalayan çocuk yüzünden ve köpeğinin tasmasını tutmaktan aciz ama küçücük bir çocuğa bağırmaya çekinmeyen uyuz ve de huysuz teyze yüzünden yem verme keyfim yarım kaldı. Ama günün geri kalanı süperdi.  Çok yorulduk çünkü oldukça uzun bir yoldu. Gün boyunca parkı gezmek de cabası :) Ama gerçekten çok keyif aldık. 

Yine yeni yeniden...

Resim
Takipçilerimi sevindirecek bir haber vereyim. Bildiğiniz gibi bendeniz iki tane birbirinden enteresan konulu iki kısa film çektim ve simdi de bir başka belgesel filme imza atmak istiyorum. Belgeselin ana karakterinin ben olmasını planlıyoruz ama ana tema olarak engellileri mi, eşcinselleri mi, engelli eşcinselleri mi yoksa geçirdiğim rahatsızlığı mı ele alalım ona tam karar vereme dik. Bizi yorumlarınızla aydınlatırsanız sevinirim. https://www.youtube.com/watch?v=73061YhLg68 https://www.youtube.com/watch?v=EAmld-rpfLA

Canım Kankam

Bilin bakalım geçen gün nereye gittim. Kankam yazısında bahsettiğim ağız ressamı kankam Selma Aman'ın Kreuzberg'teki evine misafirliğe gittim. Ay görmeyeli daha da güzelleşmiş ayol ve bugün annemin çok beğendiği Selma Aman imzası taşıyan yağmurlu havada şemsiye tutan küçük kız çocuğu resmini de aldık. Çok şanslıyım annem resmi benim odamın duvarına asacakmış . :)))

Cafe Peri

Pazara gittim bir tane eve geldim bin tane. Sevgili kahvemin keyfini büyük bir istek merak ve sevinçle takip eden takipçilerim bugün Schöneberg'te bulunan, içeride ve dışarıda oldukça geniş oturma yerleri olan Cafe'de sizi eski ve yeni popüler Türkçe şarkılar kucaklıyor. Eski Sezen Aksu, Barış Manço şarkılarının yanı sıra yeni çıkmış olan ve pek tutulan şarkıların da çaldığı Cafe Peri'de sadece Türkiye kökenli değil başka kökenli çalışanlar da mevcut. Sigara içenlerin unutulmadığı rahat rahat kimseyi rahatsız etmeden sigara içebilmeleri için özel bir odaları bile olan Cafe Peri'de maalesef çocuklar unutulmuş. Çocukların oynayabilecekleri bir alanın bulunmadığı mekanın bir başka sorunu da yoğunluktan dolayı servisin çok geç olması. Yeni yeni insanlarla tanışmayı çok sevdiğim ve insanlara sık sık adlarını sorduğum için servis görevlisi Havva Hanımı ve Cafe Peri'nin sahibi Enver Bey'i tanıma fırsatı buldum. Kahvaltıda kaymak bile vardı dersem çok mu ayıp et...

Süd Blok

Bugün sizlere Süd Blok adlı çok lüks ve de çok pahalı da olmayan ama Berlin'in en fazla bilinen restoranı hakkında yazmak istiyorum. Süd Blok benim çok sık değil ama çok severek gittiğim bir restoran. Süd Blok'un en kötü yanı bize uzak olması ama bu Süd Blok'un suçu değil tabi :) Bizim ev hemen her yere uzak. Bu mekandaki en sevdiğim şey ise cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımı olmaması. Örneğin tuvaletler kadın erkek şeklinde ayrılmıyor. Çalışanlarının arasında trans bireyler de olan Süd Blok'a gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim.

Yine asistan görüşmeleri

Bugün 3 Ağustos Perşembe. Bugün Cafe Ulrich'e gitmek yerine Thoben Cafe'de kahvaltı yaptım. Çünkü Ulrich evimize oldukça uzak ve bugün asistanlık görüşmem olduğundan ve vakitlice evde olmamın iyi olacağını düşündüğümden yakın bir yer tercih ettim. Orası oldukça ucuz ama açıkçası oradaki kahvaltı pek o kadar lezzetli değil. Bugünkü iki asistanlık görüşmem de çok olumlu geçti. Biri Londra'dan Berlin'e yerleşmiş, sanat okuyor, gitar çalıyor ve benden beş yaş küçük. Diğerinin adı Paul. O da benden üç yaş küçük. Enerji veren uyuşturuculardan kullandığı için rehabilitasyona gitmesi gerekiyormuş. Onunla da rehabilitasyona gitmeden bir kafede buluşmaya ve rehabilitasyondan sonra duruma bakmaya çalışıp çalışamayacağına bakmaya karar verdik .

Yeni insanlar yeni hayatlar...

Hep aynı yerlere gittiğimi bu yüzden de hayatımın sıkıcı geçtiğini düşünenlere sesleniyorum. Bazen hayatımı aynı yerlere giderek kendim sıkıcı hale getiriyor olabilirim ama sürekli yeni insanlarla tanışarak hayatıma renk kattığımı düşünüyorum. Bugün hemen her çarşamba olduğu gibi eşcinsel danışma merkezine kahvaltıya gittim. Bugün ilk defa gelen üç ya da dört kişiyle tanıştım. Birinin üç çocuğu varmış. Almanya'da da bu durum çok sık yaşanıyor. Örnek vereyim: Erkeklerden hoşlanan ve erkeklerle beraber olan bir sürü yetişkin erkek bu hissin geçici bir histen ibaret olduğunu düşünerek kadınlarla evlenip çocuk sahibi olup bu hissin geçici bir şey olmadığını anlayınca çevrelerine eşcinsel olduğunu açıklıyorlar. Tabii çocuklar da eş de dumur oluyorlar. Bugün tanıştığım Heit isimli efendinin mesleği asla yapmak istemediğim bir meslek. Kendisi anladığım kadarıyla hacız memuruymuş. Almanya lgbtılere Türkiye'ye göre çok daha ileri görüşlü olsa da hala çevresine açılamayan ya da hislerin...

Kalça muayenesi

Yemekte salça sorunlu kalça ay  yoğun bakımda kalırken aşırı derecede kireçlenen kalçam bir süredir ağrıyor ve bugün kapsamlı bir kalça muayenesi yapılacağı için çok mutlu ve heyecanlıyım. Protez takılması lazım der diye de bir o kadar korkuyorum.

Fizyoterapistlerim

Terapi terapi nereye kadar ayol. Bugün yine hasta jimnastiğim vardı. Hani herkesin yarım saat yapıp da fizyoterapistlerin bende potansiyel gördükleri için çifte seans, yani bir saat yaptıkları jimnastik. Sanırım benim iki fizyoterapistim var. Biri Dana. Benden bir yaş küçük olan işini çok iyi yapsa da çok çok çok çok çok fazla yorduğu için pek memnun olmadığım, diğeri ise daha çok masaj ağırlıklı olan Alex abla. Ama benim size vermek istediğim çok daha güzel bir haber var. Aylardır kalçam ağrıyordu. Çok şükür yarın kapsamlı bir kalça muayenesi yapılacak. Dilerim protez takılması lazım demezler. Çünkü ameliyattan ödüm patlıyor, narkoz alıp gerçekleştirmek istediklerimi gerçekleştiremeden ölmekten, yani uyuyup bir daha uyanamamaktan korkuyorum. Bloğuma reklam almadan ölmek, annemle çok istediğimiz belgesel filmi çekemeden ölmek gibi kimi yerli kimi yersiz korkularım var. Bir sevgilimin olmaması da korkularımdan birisi. 

Asistanın ardından...

Pazar günü Berlin kavur kavur kavrulurken ne yapılır? Kolsuz t-shirt giyilir dinlenilir. Cuma günü yaşanılan asistan şoku atlatılmaya çalışılır. En çok sevdiğimiz asistanın foyası ortaya çıktı. İşten çıkarılmayı planladığını anladık. Çünkü kendisi işten çıkınca iş ve işçi bulma kurumu 3 ay ceza olarak ödeme yapmayacakmış. Bizim işten çıkarmamız durumunda ise kesinti mesinti, ceza meza olmayacakmış. Bu nedenle tam da ekip toplantısı yapılan gün kavga çıkardı ki aslında kavga da denilemez; bağırdı çağırdı ve iftiralar attı; bunu da herkesin önünde yaptı ki şovu tutsun ve biz onu kovabilelim. İki ay boyunca arkadaş gibi davranması falan hep tiyatroymuş en çok ona yanıyorum. :(

Üzgünüm...

Her şey her zaman güllük gülistanlık olmuyor maalesef :( İşini en güzel yaptığını düşündüğüm ve en çok sevdiğim asistanımla dün kavga ettik. Bize hakaretler savuran asistanımın iş mahkemesine gitme ihtimalini göz önünde bulundurarak bu yazıyı son derece dikkatli bir şekilde yazmaya gayret ediyorum. Aksi takdirde kendisi bana hakaret davası açabilir. Halbuki bildiğim en kötü laf salak. Daha ayıbını daha kötüsünü bilmem de kullanmam da. Ama salak da demedim. En kötü bildiğim laf olduğunu söylemek için yazdım. Yani onun salak olduğunu ima etmedim yanlış anlamayın .

rgueer handicap be

Gönüllü işlere merak saldım ayol sevgili kahvemin keyfi takipçileri. Rahatsızlığımdan önce kimi gönüllü kimi kapitalist bazı faaliyetlerde bulundum. Örneğin gönüllü olarak haftada bir Lambda İstanbul'da mekan nöbetçiliği yaptım. Uzun süredir ise ne gönüllü ne de kapitalist pek fazla faaliyetim olmuyordu. Asistanlarım olduğundan beri çok daha fazla geziyor, çok daha fazla dışarı çıkıyorum. E hayat gezme tozma ile geçmez diyerek planetromeo adlı lgbtı arkadaşlık sitesinde engelli eşcinseller derneği queer handıcap'in Berlin grubunu kurduk. Adı rqueer handicap be olan grup ile gönüllü faaliyetlerime kaldığım yerden devam etmek istiyorum. rqueer handicap be adlı grubu kurmamızın amacı benim gibi engelli olan ve Berlin'de yaşayan lgbtılerın iletişim kurabilmelerini, birbirleriyle kimi zaman problemlerini, kimi zaman da sevinçlerini paylaşabilmelerini sağlamak. Umarım bugün kurduğumuz grubu aktif bir şekilde sürdürürüz. 

Gez toz dinlen

Sevgili Kahvemin Keyfi takipçileri sürekli gezip tozduğum için pazar günümü dinlenerek geçirmenin en iyisi olacağına karar verdim. Boiler adlı Berlin'in tek eşcinsel saunasına bloğuma reklam vermek isteyip istemediklerini sormak dışında hiçbir şey yapmıyorum. Bugün You tube'den Tatlı Hayat ve Akasya Durağı dizilerine göz atıyorum ara sıra. Tembelin önde gideniyim yani bugün .

Onur Haftası

Bugün bahsetmek istediğim konu ise şu CSD olarak kısaltılan Onur Haftası etkinliklerine bu sene ilk defa katıldım. Müzik festivali gibi geçen gün aşırı derecede yağmur yağması nedeniyle beni hüsrana uğrattı. Müzik festivali gibi geçmesine rağmen politik mesaj içeren arabalar da mevcuttu. Örneğin Kamerun'da bir erkeğin bir erkeği veya bir kadının bir kadını açık alanda dudaktan öpmesi beş yıl hapis ile cezalandırılıyormuş. Bunu bugün öğrendim. Queer Amnesty, Cafe Ulrich, Eşcinsel Danışma Merkezi gibi kurum ve kuruluşların araçlarının da bulunduğu günde sanırım bu sene 58 tane araç vardı .

Sauna

Bu sıcaklar yetmezmiş gibi bir de üstüne para verip saunaya mı gidiyorsun diyenler Köln Berlin'den kat be kat küçük olmasına rağmen Köln'de beş tane eşcinsel saunası varmış. Berlin'de ise sadece bir tane var. Bugün Köln'den beni ziyarete gelen arkadaşım ve aynı zamanda asistanım olan Andreas ve Hendrık ile Boiler adlı Berlin'in tek eşcinsel saunasına gideceğim. Sauna öncesinde her cuma olduğu gibi eşcinsel danışma merkezine çay kahve içmeye gideceğim. Eskiden olsa kek yemeye derdim ama tatlıyı bıraktım. Bir süredir aşırı ve ciddi bir kilo verme yarışındayım. Ayıptır söylemesi 80.5 kiloya indim. Kaç kilodan indiğimi merak edenlere söyleyeyim 94 kilodan bu kiloya indim. Tatlıyı kesmek benim için oldukça zor oldu ama ne yalan söyleyeyim tek tük kaçamaklar yapıyorum. Eskiden yani rahatsızlığımdan önce bir çekmece dolusu atıştırmalığım vardı ve her canım çektiğinde üçer beşer düşünmeden hapur hupur mideme indiriyordum. Hastalığımdan sonra oldukça kilo aldığım için günde...

Lögopedi

Gezelim tozalım hiçbir şeyden geri kalmayalım tedavimizi de aksatmayalım sevgili kahvemin keyfi takipçileri. Bu yazıyı salı akşamı yazıyorum. Birkaç gündür sizleri ihmal ettiğimin farkındayım özür dilerim. Köln'den çok sevdiğim bir arkadaşım geldi ve dün yani pazartesi günü Cafe Ulrich'te engelli eşcinseller buluşması vardı. Bugün yani salı günü lögopedı yani konuşma terapim vardı. Terapiyi güzel konuşmama rağmen yüzümdeki bazı kasları kullanmadığım veya kullanamadığım için ben istedim. Terapistim de eşcinsel. Nereden mi biliyorum? İlk gittiğim gün 'Neden lögopedi ihtiyacı duydun, neden geldin?' dedi. Ben de 'Açık konuşacağım ben eşcinselim. Türkiye'de sevgilimle beraber yaşadığım evde bir anda beyin kanaması geçirdim. Kör oldum, altı ay konuşamadım falan filan... Bildiğiniz şeyleri ona da anlattım. Terapistin adı Karsten. Karsten'da eşcinsel dedi. :) Kendisi şef terapist ama sanki asker arkadaşımmış gibi muhabbet ediyoruz. Güzel konuştuğum için lögopediye ...

Cafe Ulrich 2

Sevgili kahvemin keyfi takipçileri cafe Ulrich'in oluşturduğu gruplardan bahsetmiştim. Bugün 35 yaş altı engelli eşcinseller grubu var. Ya benimle beraber dokuz ya da benim dışımda dokuz kişiler emin değilim. Konuşulan konular her buluşmada farklıymış. O günkü buluşmada ne hakkında konuşulmasını istiyorsanız öneriyormuşsunuz ve diğer katılımcılara cazip gelirse o konu hakkında fıkır yürütülüyormuş. Benim şu andaki konuşulmasını istediğim konu engellilerin partner bulmalarının neden engelsizlere göre daha zor olduğu .

Geleceğe Dair...

Tüm sevgili takipçilerim açıkçası birisiyle tanıştığımda kendimi yönetmen olarak tanıtmıyorum ama hepiniz değilse bile bir çoğunuzun bildiği üzere oldukça ses getiren iki tane kısa film çektim. Engellerimden dolayı bir sürü şeyi kendi başıma yapamadığım için film çekme olayını da bir süreliğine rafa kaldırdım ama film çekemesem de düşünmeyi bırakmadım. Daha çok benim hayatımı anlatan yani sağlıklı enerjik eli yüzü düzgün birisiyken geçirdiği beyin kanamasından dolayı bir sürü şeyini kaybeden dönüşüm adlı belgesel film, seks işçiliğinin ne kadar zor bir iş olduğunu anlatan kolaysa kendin yap ve engelli lgbtılerın de varlığını gösteren onların kulak ardı edilmelerinin yanlış olduğunu gösteren engelliyim ayol ölmedim çekmek istediğim filmler. Daha birkaç tane daha fikrim var da hepsini yazıp hiçbirini çekemezsem diye yazmamayı daha uygun buldum. İlk kör yönetmen olmak istemiştim ancak öğrendim ki birkaç tane kör yönetmen varmış. Ben de hayallerimi değiştirdim. Oldum olası Cannes film fes...

Motzstraβen Fest

Resim
Motz Sokağı ya da Motz Caddesi şenliği olarak adlandırabileceğimiz Motzstra β en Fest Cumartesi sabahı başlayıp pazar sabahı sona eriyor. Şenlik Almanya'nın en ünlü Lgbti sokak şenliklerinden biri olduğu için çok büyük bir beklentiyle gittiğim. Çoğunlukla hatta sadece azma, coşma, yeme, içme üzerine kuruluydu Bir sürü derneğin ve kuruluşun standının bulunduğu şenlikte, Eşcinsel Danışma Merkezinin ve Cafe Ulrich'in de standları bulunuyordu. Şenliğin en üzücü yanı çok yağmurlu bir günde gerçekleşmiş olmasıydı ama yağmur yağsın ya da yağmasın çok gereksiz bir şenlik olarak geldi bana.  İçinde şenlik kelimesi var diye fiyatlar almış başını gitmiş. Markette seksen - doksan cente alabileceğiniz şişe bira orada 3,50  €  satılıyor. Bildiğiniz adam kazıklamaca yani. H er sene yapılan bu şenliğe sanırım ilk ve son kez gittim   http://www.stadtfest.berlin/tr/index.html

Aha

Cuma akşamı gittiğim aha adlı gece kulübündeki yaramaz partinin nasıl geçtiğini anlatayım diye düşündüm size. Ama inanın hayatımın en uslu gecelerinden biriydi. Sadece üç adamla flört ettim. Biri Amerika Seattle'dan gelen matematik öğretmeni Douglas emmi. Filmler ilgi alanıma girdiği için kendisine Michael Douglas'ın The Game adlı filminden bahsettim. İkinci flört ettiğim adam Pelix adlı sosyal hizmetler görevlisi idi. Üçüncüyü unuttum. Demek ki çok da beğenmemişim. Laf olsun diye flört etmişim galiba. Her ayın ikinci cuması olan bu partide çok mu çok eğlendim. Uslu durduğuma inanmayanlara kötü bir haberim var bana inanmamaya devam ederseniz sizi Ajdar'a şikayet ederim hahahaha

Ağrı Terapisi

Sevgili kahvemin keyfi takipçileri bugün ağrı terapisine gittim. Kalçam bir süredir ağrıyor. Böbreklerime zarar vereceğini düşündüğüm için ağrı kesici ilaç almaktan da ödüm patlıyor. O yüzden dayanabildiğim sürece ilaçsız idare etmeye çalışıyorum. Ağrı terapisti bana ağrı kesicinin böbreklere bu kadar kolay zarar vermeyeceğini, çekinmeden zorda kaldığımda ilaç kullanabileceğimi söyledi. Ama insanların görme engelliyim diye bana gerizekalı muamelesi yapmalarından gerçekten sıkıldım. Terapistin aksanlı Almancasından dolayı dediklerini anlamıyordum. Bir soru sordu ve ben anlamadım deyince yüksek sesle anlatmaya başladı. Ben de kendisine 'Duymadım demedim, anlamadım. Lütfen yavaş konuşun.' demek zorunda kaldım. Neyse sonuçta artık sürekli ağrı çekmeme gerek olmadığını ve ilaç kullanabileceğimi öğrendim. Bu bana gerçekten iyi geldi. İki hafta sonra kapsamlı bir kalça muayenesi yapılacak ve ben bunun için çok mutluyum. Bu muayeneden sonra neler yapmamız gerektiği konusunda karar alı...

Cafe Ulrich

Bugün eşcinsel   danışma merkezinde kahvaltıya katıldım. Sonra Cafe Ulrich'te patates salatası ve tadı sosise benzeyen leber k ä se yedim. Bu arada Cafe Ulrich bir derneğin bünyesinde olan bir cafe ve bu nedenle de bir sürü farklı etkinlik grubu oluşturmuşlar. Örneğin yaratıcı yazarlık grubu   var. Katılmak istedim ama ne yazık ki sadece kadınlara yönelikmiş. Seramik grubu var, ona katılmak istiyorum. Su sporu grubu var ve ona da katılmak istiyorum. Grupların bazıları katılımcı sayısı az olması nedeniyle açılmayabilirmiş. Benim katılmak istediklerim açılsın yeter. Ayol Cafe   Ulrich bir dernek cafesi olduğu için fiyatlar aşırı derecede ucuz. Örneğin süper mi süper bir kahvaltıyı iki Euro'ya yemek mümkün. Almanya için iki Euro oldukça ucuz. Cafe Ulrich Berlin'in Schöneberg   semtinde yer alan çok güzel aktiviteleri de bulunan oldukça uygun olan bir cafe. O kadar sık gidiyorum ki oraya yakında beni onur konuğu ilan edecekler.

Prinzknecht

Kahvemin keyfi cinsel yönelimlere özgürlük günleri başladı. Cinsel yönelimim çoğunuzun bildiği üzere heteroseksüellik değil. Arasıra kendim gibi insanlarla iletişimde olmak bana iyi geliyor. O yüzden sık sık gey barlara, gey cafelere vs gidiyorum. Dün Prinzknecht adlı bara gittim. Bir İngilizce öğretmeniyle tanıştım. Büyük Britanya'dan Berlin'e gelmiş. Adamla flört ettiğimi zannederken iki tane sevgilisi olduğunu öğrendim. İki sevgili birbirinden habersizmiş. James adlı bu beyefendinin iki adet dil okulu varmış. İş ve işçi bulma kurumu calışmak isteyenlerin Almanca bilmesini zorunlu tuttuğu için büyük ablam Neslihan şakır şakır Almanca konuştuğu halde dil okuluna gidiyor. Kendisine ablamın da oraya gitme imkanının olup olmadığını sordum. Çok küçük bir dil okulu olduğu için kurum öğrencilerin ücretini karşılamıyormuş. Benim için bin bir fedakarlıkta bulunan ablama bir faydam dokunsun diye uğraştım, beceremedim. Sevgili İngilizce öğretmeni James'in müzikle uğraştığını yazmay...

Dragqueen

Gezmelere doyamam amannn basma da fistan giyemem amannnn sevgili kahvemin keyfini benim gibi gezip tozarak artıran takipçilerim. Evvelki aksam Neuköln'de evime yaklaşık bir saat uzaklıktaki bir mekanda Dragqueen Show vardı. Ben bu şovun Huysuz Virjin'in şovu gibi olduğunu sanarak yani kendimi öyle bir beklenti içine sokarak gittim. Demek istediğim interaktif bir gösteri beklentisi içindeydim. Nedenini bilmediğim bir şekilde daha çok, hatta sadece travesti ablaların şarkı söylediği bir küçük konserdi diyebilirim. Fakat mekandaki en sevdiğim şey, içkiler de dahil olmak üzere hiçbir şeyin parayla satılmıyor olmasıydı. Bir bağış kutusu vardı ve içeceğinizi alırken gönlünüzden ne koparsa o kadar para koyuyordunuz. Giriş parası da verilmeyen geceye sanırım birbirini tanıyan travestiler katılıyor. Çünkü ne zaman bir travesti abla şarkısını bitirip sahneden inse arkasından ismiyle tezahüratlar yükseliyordu.

Açık Sahne

Kahvesini içerken kültür sanat turlarına merak salanlar. Bugünkü yazım Açık Sahne adlı etkinlikle ilgili. Daha çok güzel sesli kişilerin seslerinin güzelliğini ortaya koyabilmeleri amacıyla ayda bir kere Berlin'in birkaç farklı mekanında düzenlenen, şarkı söylemeyi veya bir enstrüman çalmayı becerebilen kişilerin kimi zaman ünlü olmak, kimi zaman ise sadece eserlerini duyurmak amacıyla katıldığı bu gecelere Açık Sahne deniyor. Şarkı söylemenin dışında taklit yapmak, hikaye anlatıcılığı gibi şeylere de rastlamak mümkün. Ama daha çok şarkı söylemek üzerine olan bu gecelere bazen menajerler de geliyormuş ki asıl hedeflenen kesim de bu kişiler elbette. Bürokratik işlerimle ilgilenen asistanımla beraber katıldığımız bu organizasyondan her seferinde keyif almış olarak dönüyorum. 

Seminer mi Tatil mi?

Her yıl Göttingen'de yapılan beş gün dört gece süren engelli eşcinseller seminerinden bu yıl 14 Haziran-18 Haziran tarihlerindeydi. Ay seminer deyince sabahtan aksama kadar sıkıcı konuların konuşulduğu toplantılar geliyor değil mi aklınıza :) Çoook mu çooook eğlendim ve bir o kadar da bilgi tazeleme, depolama çalışması yaptım. Engellerin çeşitliliğinin konuşulduğu seminerde bir engelli ile başka bir engeli olan kişinin beraber olup olamayacağı, ne gibi faydaları ve zararları olacağı tartışıldı. Görme engelli olmanın nasıl bir engel olduğunu anlamaları için katılımcılara beyaz baston kullandırıldı. Yürüme engelli olmanın nasıl bir engel olduğunun anlaşılması için de katılımcılar tekerlekli sandalyeye oturtuldu ve seminerin yapıldığı binanın çevresinde gezinti yaptırıldı. Yıllar önce gören biriyken izlediğim Kelebek ve Dalgıç Giysisi adlı filmle aynı adı taşıyan, filmin kitabı olduğunu öğrendim. Bu kitabın okuması yapıldı. 'Ein Mann der Fält' yani 'Düşen Bir Adam' ad...

Ufak Bir Değişiklik

Merhaba arkadaşlar,  bloğumda ufak bir değişiklik yapmaya karar verdim. Sesli kitaplarla ilgili fikirlerimi paylaştığım bloğumu gündelik yaşam şeklinde değiştirmeyi uygun buldum. Çünkü ya sesli kitap dinlemekten sıkıldım ya da dinlediğim kitapları doğru şekilde anlamıyorum çünkü dinlediğim sesli kitaplarla ilgili doğru ve güzel yorumlarda bulunmadığımı farkettim. Umarım bloğumdaki bu değişiklik sizleri hayal kırıklığına uğratmaz. Bundan sonra bloğumda günlerimin nasıl geçtiğine dair yazılar okuyacaksınız.  Hayatımda yer aldığınız için teşekkür ederim. Sevgiler...

Chanson

Merhabalar Kahvemin Keyfi'nin gezmeyi seven takipçileri asistan onayı aldığımdan beri Berlin'i tavaf eder durumdayım. Evin yolunu unutmuş durumdayım. 19 Mayıs'ta süper bir konsere gittim. Küçücük bir izleyici grubunun (küçük derken abartmıyorum) 20-25 kişilik bir izleyici kitlesinin olduğu konser Almanca ve Fransızca Chanson'lardan oluşuyordu. Bilmeyenlere küçük bir not: Chanson Fransızca'da müzik anlamına gelmesine rağmen başlı başına bir müzik türüdür. Çok keyif aldığım konser yaklaşık iki saat sürdü  ve ben arkadaşımla beraber gerek şarkılara eşlik ederek gerekse yerimizde kıpırdanarak çok güzel vakit geçirdim. Müzisyenlerle tanışmasam da olmazdı elbette. :) Biraz Fransızca sohbet bile ettik. Hayat müzikle pek güzel ;)

Aktivist Günler

Berlin'de aktivizm bir başka. Ay eski günleri çok özlediğimi söylememe gerek yok sanırım. O eski engelsiz, gören, zayıf, oraya buraya koşturduğum, aktivist günlerimi. 17 Mayıs Uluslararası Homofobi ve Transfobi günüymüş. Ben de eşcinsel danışma merkezine kahvaltıya gidince öğrendim. Açıkçası ben Türkiye'deki onur yürüyüşleri gibi bağırışlı çağırışlı bir sürü slogan atılan bir gün bekliyordum. Sadece iki yüz - üç yüz kişinin katıldığı ve translara ya da transseksüellere okulda, işte, evde falan gerek psikolojik gerekse fiziksel şiddetlerin anlatıldığı bol konuşmalı bir gündü. Eşcinsel danışma merkezinde de bütün gün almanca konuştuğum için belli bir süreden sonra beynim almanca düğmesini kapatıyor. Buna rağmen Almanya'da yaşayan travesti ve transseksüellere de Türkiye'de olduğu gibi mobbing, cinsel taciz ve tecavüz gibi saldırıların hala devam ettiğini öğrenmek beni çok üzdü. Yazıma aktivizm sınır tanımıyor cümlesiyle son verirken sizlere de elde etmek istediğiniz bütün...

Bir Schwuz Gecesi Daha

Resim
Merhabalar kurtlarını dökmekte sorun yaşayanlar, bugün sizlere LGBT'lilere yönelik dans mekanı olan Schwuz'dan bahsedeceğim. İçerisinde farklı türde müziklerin çaldığı bir sürü oda bulunan Schwuz'da çalınan müzikler ağırlıklı olarak tekno müzik. İçeride bırakın başka insanlarla muhabbet edebilmeyi barmene içmek istediğiniz içkiyi söylerken bile oldukça zorlanıyorsunuz. Yani müzik o kadar bangır bangır ama Schwuz'un şu kısmı çok hoşuma gitti: içeride bir sürü oda var ve hepsinde farklı türde müzik çalmasına rağmen bir diğer odadan duyulmuyor. Yani girdiğiniz odadaki müziği beğenmediyseniz o odadan çıkıp başka bir odaya gidebilir ve orada eğlencenize devam edebilirsiniz. Schwuz'daki hoşuma giden diğer bir şey de şu oldu: engelli, tekerlekli sandalye kullanıcısı olduğum için kesinlikle dışlanmadım, ayrımcılığa uğramadım. Sanırım Schwuz'u çok beğendim. Beğenmediğim kısım müziğin türü idi. Ay yaşlanıyorum galiba ühühü

At Sineği

Bugünkü kitabımız At Sineği adlı kitap. 1840 İtalya'sında geçen kitap İtalyan bağımsızlık direnişi sırasında aslında İtalyan asıllı değil Alman asıllı olduğunu öğrenen bir bağımsızlık direnişçisinin üzüntüsüyle başlıyor. Kitabı içinde çok fazla dini kelimeler barındırdığı için sevmedim şeklinde özetleyebilirim. Ama kitabın dilini sürükleyici buldum. Hem kitabı beğenmediğini yazıyor hem de sürükleyici diyor bizimle dalga mı geçiyor ayol bu adam diye düşünebilirsiniz hemen açıklayayım: kitabı dindar biri olmadığım ve çok fazla dini kelimeler barındırdığı için beğenmedim ama nedenini anlamadığım bir şekilde kitabı bir çırpıda dinledim. Kitabı yine de tavsiye ederim. İlk defa duyduğum bir yazarın yine ilk defa duyduğum bir kitabı.

Külkedisinin Zayıflama Hikayesi

Resim
Heyyyyyyyyyyyyyy! Yaza hazır mıyız bakalım?? Ben muhteşem bir kitapla karşınızdayım. Yaza tam süratle giriş yapabilirim. Zira süper bir kitapla bloğumu şenlendiriyorum bugün. Kitabımızın adı Külkedisinin Zayıflama Hikayesi. Bir bakım ve moda dergisinin editörlüğünü yapan, bakımın b'sinden modanın m'sinden zerre haberi olmayan, hem kilolu hem çirkin olan 'ki kendisini öyle tasvir ediyor' ana karakterimiz, kilolu olması nedeniyle erkekler tarafından aşık olunamayacak kadar şişman olduğu gerekçesiyle ya tercih edilmiyor ya da bir iki kez yemeğe çıkıp sonra ortada bırakılabilecek bir kişi olarak görülüyor. Kitap bana Meryl Streep'in başrolde olduğu Şeytan Marka Giyer filmini acayip derecede anımsattı. Kitapta filmden bir esinlenme var demek yerine doğrudan kopya var demek daha doğru olur sanırım ama yazı dili çok güzel olan bu kitabi kesinlikle öneririm. Peki çirkin ördek yavrusu zarif ve güzel bir kuğuya dönüşecek mi? Bilmem :) Okuyun da görün bakalım. Ser veririm d...

MOANA

Resim
Çocuk kitaplarıyla günümüzü şenlendirelim, ne dersiniz? Moana adlı muhteşem bir çocuk kitabıyla karşınızdayım. Filmini daha seyredemedim. Çocuk kitabı ama bence büyükler de okuyunca sıkılmaz, tam tersine çok fazla zevk alırlar. Moana bir Kızılderili genç kızdır, 16 yaşını bitirince önünde iki seçenek vardır. Ya 16 yıldır yaşadığı yeri bırakıp her zaman merak ettiği masmavi denizlerin ardındaki yaşamın nasıl olduğunu öğrenmek için yaşadığı yeri terk etmek ya da merakını hiçe sayıp Kızılderili yaşamını kendisi gibi insanlarla geçirmeye devam etmektir. Moana'nın başından son derece ilginç olaylar geçer bu kitabi herkese öneririm. Çocuk olun ya da olmayın zevk alma garantisi veriyorum .

Laura's Stern

Merhabalar... Çocuk kitaplarıyla günümüze sevinç katalım diye düşündüm.   Genelde çok güzel Almanca konuştuğumu söylüyorlar ama sanırım konsantrasyon problemim var. Bir anda ipler kopuyor ve bu karakter de nereden çıktı falan diyorum. O yüzden Almanca olarak sadece çocuk kitapları dinliyorum. Bugün sizlere Laura'nın Yıldızı anlamına gelen Laura's Stern adlı kitaptan bahsedeceğim. Laura yedi sekiz yaşlarında mini mini bir kız çocuğudur. Bir kağıda çizdiği yıldızla arkadaşlığını anlatan kitapta Laura'nın Yıldızı gerektiğinde parlayıp sönerek Laura'ya yardımcı olan yıldız Laura'ya noel sevincini ve inancını tekrar kazandırır. Çocuk kitabı olmasına rağmen çok zevk alarak dinlediğim ve çocuk yetişkin herkese tavsiye edebileceğim bir kitap. Almanca kitapların pahalı olmasından yakınıyorsanız youtube kullanmanızı tavsiye ederim.    https://www.youtube.com/watch?v=_hY1mgbPIuA Kitaptaki öyküler kadar şarkılar da çok güzel. Bu arada bloğuma kaydolmayı unutmayın ;) ...

Heidi Büyüyor

Resim
Mmerhabalar kahvemin keyfi takipçileri sizlere bir sorum var: Hiç büyümeyen bir şey var mıdır? Yoktur! Her şey ve herkes illa ki büyür. İsviçre Alpleri'nde büyükbabası ve köpeği ile yaşayan Heidi de büyür elbette. Afacan tavırlarıyla bildiğimiz dünyanın en ünlü animasyonlarından biri olan Heidi büyür ve Fransa'daki bir Lady'lik okulunda eğitim görür. Bu okulda eğitim görenler normalde Lady olur peki bizim afacan Heidi Lady olmayı başarabilecek mi sizce? Kitabı okuyun da görün. Ay kitabın adını yazmayı unutuyordum ayol :) Aşık mıyım neyim? Kitabımızın adı Heidi Büyüyor. Çok beğendim ve herkese tavsiye ederim ;)

Çorbada sizin de tuzunuz bulunsun...

Merhaba Kahvemin Keyfindeki yazıları okurken kahvesini içmeyi unutup savuk savuk kahve içmek zorunda kalanlar; sizden bir isteğim olacak. Cinsiyet halleri adlı muhteşem kitabı derleyen Nil Mutluer benim arkadaşım oluyor. Bana beraber kitap derlemeyi teklif etti. Gereken bütün desteği vereceğini söyledi. Kendisine bir konu önerdim ve konuyu çok beğendi. Muhteşem bir konu bulduğumu söyledi. Tam olarak bu kelimeleri kullanmadıysa da gözleri muhteşem der gibi bakmaktaydı. Bulduğum konu şehirli engelli eşcinsellerin ve köylü engelli eşcinsellerin istek, ihtiyaç ve sorunları nelerdir? Eğer bu konu hakkında bir fikriniz varsa ve kitap derleme fikrine sıcak bakıyorsanız üç bin ile beş bin kelime arasındaki yazılarınızı  aydinoztek@gmail.com  adresine gönderebilirsiniz. İsteyen kişiler yazılarında ad, soyad, meslek ve bulundukları ülke ve şehir gibi bilgileri de yazabilirler. Yazılarınız elime geçerse ve kitap derleme olayı gerçekleşirse para kazanma taahhüdünde bulunamıyorum ama kalı...

Dünya Çocukların Olsa

Merhaba kahvemin keyfi takipçileri. Bugünkü kitabımız yazdığı çocuk kitaplarıyla çocukların olduğu kadar yetişkinlerin gönlünde de taht kuran Gülten Dayıoğlu imzası taşıyan Dünya Çocukların Olsa adlı kitap kitabı çok kısa bir şekilde beğenmedim diye yorumlamak istiyorum. Kitabın adından dolayı konusunun şöyle olacağını düşünmüştüm: eğer dünyayı çocuklar yönetseydi dünya bugün şu durumda olurdu falan filan :) Ama kitaptaki isim ve konu alakasızlığı beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha önce birkaç kitabını okuduğum Gülten Dayıoğlu'nun bu kitabını isminden dolayı biran önce okumak istedim. Açıkçası pişman oldum. Kitapta Cirimonya ve Paskarya adında iki hayali ülke var ve bu iki ülkenin bilim adamları daha çocukken yapılan bir iğne sayesinde çocukların büyüyünce sahip olacakları hastalıkları önleme konusundaki bir aşı üzerinde çalışıyorlar. Okuyun da entelektüel birikiminize katkı yapsın bu kitap derdim, ama diyemiyorum. Çünkü yalan söylemek günah. Ama yapacak hiçbir işiniz yok ve vak...